TÜRK DİLİ VE
KOMPOZİSYON – 1 DERSİ
KİTAP ÖZET
FORMU
KİTABIN ADI
|
BUGÜNÜN SARAYLISI |
KİTABIN YAZARI
|
REFİK HALİD KARAY
|
YAYINEVİ
|
İNKİLAP KİTAPEVİ –Ankara
cad. 95 İST
|
BASIM YILI
|
1985
|
1. KİTABIN KONUSU:
Kitapta
genç ve çok güzel bir kızın babasının işleri nedeniyle dayısına gönderilmesi ve
dayısının yanında başına gelenler anlatılıyor.
2. ESERİN ÖZETİ:
Postacının
pek seyrek uğradığı evlerden Ata Efendinin evine bir mektup gelir. Mektup
dayısının oğlu Yaşar’dan gelmiştir. Mektupta Yaşar’ın işi çıktığından dolayı
kızını Düzce’den trenle İstanbul’a gönderdiği yazılıdır ve Ata’dan onu gardan
alıp ilgilenmesini istemektedir. Zarfta ona yardımcı olması için bir miktar
para da vardır. Evdekileri endişe sarar , acaba kız kaç yaşındadır diye
düşünmeye başlarlar.
Yaşar üç
kere evlenmişti. Eğer kızı ilk karısındansa 18 yaşında bir kız gelecektir ve bu
kızı nasıl rahat ettireceklerini düşünmektedirler, çünkü evleri çok büyük
değildir. Ayrıca damatlarından da
çekinmektedirler. Damatları , devamlı işyerinde kızlarla takılan biraz serseri
birisidir. Ama kız son karısından ise 8 yaşında bir kız geleceğini ve onun daha iyi olacağını düşünürler.
Ata Bey
gün geldiğinde kızı almaya gara gider. Fakat
tanımadığından garın boşalmasını ve en son kalan kişinin de kız
olacağını düşünür. Öyle de olur. Garda kimse kalmadığında ona Ata Dayı diye
seslenen genç bir kız sesi duyar. Kız 18 yaşında , uzun boylu , ince bir
kızdır. Üzerinde siyah bir palto vardır ve başörtülü bir kızdır. Ama Ata onun
çok güzel olduğunu düşünmüştür. Sarı kaşları , bakır rengini andıran gözleri ,
uzun kirpikleri ve bembeyaz teni vardır. Garda kısa bir konuşmadan sonra vapur
yolunu tutarlar. Ata şimdi eve gidince karısı Üftade’ye ne diyeceğini
düşünmektedir. Çünkü onlar evde eğer
genç biri gelirse geri göndermeyi kararlaştırmışlardır. Fakat Ata Bey onunla
çok kısa bir konuşmadan sonra onun duygusal olduğunu anlamış , adını sorarken
bile ağlaması onu çok etkilemiştir.
Adı Ayşen’dir ama Yaşar ona hep
Ayşe dermiş.
Kızı eve götürür. Üftade
çok şaşırır. Kızı Feride ve oğlu Çetin de çok şaşırır. Ama herkes güler
yüzlülükle karşılar. Kız banyosunu yapar ve yemeğe gelir. Ata gözlerine
inanamaz. Çünkü kız çok güzeldir. İyi ki onu trene koyup göndermedim diye
sevinir ama bunu belli edemez. Çünkü Üftade hiç memnun değildir. Yemekte kız
hediyelerden ve babasının ona Alımsızoğulları ticarethanesi vasıtasıyla para
göndereceğinden bahseder ve Üftade daha memnun olur. Bu onun
memnuniyetsizliğini biraz bastırmaya yetmiştir.
Kız gün geçtikçe
İstanbul’a alışmakta , babasının verdiği paralarla iyice süslüleşmiştir.
Hayranları artmıştır. Ata’nın sevgisi gittikçe artmaktadır. Birgün plaja
giderler. Ata onların denize girme
taraftarı değildir. Çünkü damadı Ayşen’i çıplak görecektir. Bundan hoşnut
değildir. Fakat mayolarını giyerler ve denize girerler. Ata Üftade ile gazinoda
oturur, onları beklerler. Bu sırada Ata’nın çalıştığı ambarın patronunun oğlu
Rüştü onların masasına gelir. Maksadı bellidir. Ayşen’i Ata’nın yanında
görmüştür ve tanışmak istemektedir. Biraz konuşurlar , Rüştü kardeşi Serin’i
alıp geleceğini söyler. O gittiğinde Ayşen , kızı , damadı masalarına gelirler.
Az sonra Rüştü de kız kardeşiyle gelir. Rüştü çok ağır başlı davranmaktadır.
Amacı Ayşen’i etkilemektir. Akşam olduğunda onları arabasıyla evlerine götürür.
Sonraki günlerde Rüştü Ata’ya iyice yakınlaşır. Taksim’de , Beyoğlu’nda , Park
Otel’de eğlencelere Ata’yı ve ambarda çalışan İsmail Bey , karısı , baldızı ,
kızı ile eğlenmeye götürür. Ata , baldız Berin’den çok hoşlanır ve durumdan
memnundur. Birgün İsmail , Ata’yı ve
ailesini evine davet eder. Ayşen burada Berin’le çok iyi anlaşır. Moda
konusunda ondan destek alır. Onun önerdiği terzilere , kuaförlere gider. Ayşen
gittikçe değişmeye başlar. Daha altı yedi ay önce Düzce’den gelen kız büyük yol
katetmiştir. Aylar böyle geçer Ayşen’e hayran birçok kişi çıkar. Adı Taksim’de
Sarı Kıza çıkar. Onu herkes tanır. Evlenmek isteyen de çoktur. Başta Rüştü ,
sonra bir elçi Faruk Senayi Bey , Amerikalı bir subay Mister Tomas.
Yaşar bir zaman sonra
İstanbul’a uğramış , Ayşen’e bir ev tutmuştur. Ata ve karısı ona dadılık gibi
birşey yapmaktadır. Ata’nın damadı Yaşar’ın sayesinde tüccarlığa başlamış ve
bir ev almıştır , oraya taşınmıştır. Ata Yaşar’ın kaçakçılıkla uğraştığını
öğrenmiştir ve Yaşar devamlı yurt dışına gidip , arada sırada uğramaktadır.
Ata Ayşen’in
ayrılmamaktadır. Her yere beraber gidemektedirler. Ayşen’in talipleri Ata’ya
çok yakınlık göstermektedirler , çünkü Ata Ayşen’e babasından daha yakındır.
Elçi ona bir apartman vereceğini söyler , Tomas onu dünyanın her yerine
götüreceğini söyler , Rüştü’nün ise büyük bir mirası alacağı kesindir. Fakat
Ayşen’in hiçbirinde gözü yoktur. O süsü ve hava atmayı çok sevmektedir. Bu
yüzden üçünü de hep oyalamaktadır. Onlara oyunlar yapmaktadır. Ümitlendirip
yüzüstü bırakmaktadır. Ama üçü de pes etmeden peşindedirler.
Birgün Ata ve Ayşen
Dolmabahçe Sarayı’nda bir baloya giderler. Balodan çıkarken çıkan karmaşada ,
Ata paltosunu kaybeder ve başka birinin paltosunu alır. Gazeteye ilan verirler
ve sahibi gelir. Sahibi Mısır’da genç bir paşadır. Adı Rüveyha Said’dir.
Ayşen’i o da görür ve çarpılır. Artık bir niyetli daha vardır. Ayşen ilerleyen günlerde Said’e iyice yaklaşır.
Onunla evlenmeyi kafasına koyar. Pasoportunu gizlice çıkrtır. Mısır’a gitmeyi
planlar. Dayısının bundan haberi olur. Onunla konuşur ve ondan ayrılacağı için
çok üzülür. Ama bu olayın Rüştü tarafından duyulmasıyla işler karışır. Rüştü
Mısır’a sadece paşanın gideceğini bildiğinden , ona oyun oynandığını düşünür.
Ata’ya çok kötü bir dille konuşur ve onu tehdit eder. Bunun üzerine Ata onunla
hiç konuşmayarak işinden ayrılır ve Ayşen’i Mısır’a kendi elleriyle gönderir.
Ayşen orada evlenir ve hayatını sosyete içinde geçirir. Dayısıyla arada sırada
mektuplaşır. Aradan 17 ay geçtiğinde Rüştü Ata’nın yanına gelir. Ondan mazi
için özür diler ve onunla görüşmek istediğini söyler. Ona Ayşen’le
mektuplaştığını
ve onun paşadan
ayırılp İstanbul’a gelmek istediğini yazdığını söyler. Ata buna çok sevinir.
Hazırlıklara başlarlar. Eski odasını hazırlarlar. Fakat bir dönem Ayşen’den
haber alamazlar ve endişelenirler. Paşanın durumu farketmesinden korkarlar.
Birgün Mısır’dan bir elçinin geldiğini öğrenirler. Ata tek başına Ayşen’i sormaya gider ve Ayşen’in Mısır’da zevk
verici ilaçlardan morfine başladığını öğrenirler. Elçi bunun insana geçmişini
hatırlattığını , geçmişe özlem duymaya başlattığını söyler. Bunu duyan Ata
resmen yıkılır. Bütün hazırlıklar boşunadır. Hiç kimseye gözükmeden hüzün
içinde dosdoğru adımlarla yürür. Bunlar basit ömrünün son adımları olmuştur.
3. ANAFİKRİ:
Çok fazla para
belli bir süre mutluluk getirir fakat her zaman sonu mutlulukla bitmez.
4. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE
ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
Kitapta olaylar en küçük ayrıntısına kadar
anlatılmıştır. Çok sürükleyici bir anlatım tarzı vardır. Olaylarda bir abartı
yoktur, hepsi mümkün olabilecek olaylardır.
ATA BEY:
52
yaşında ,hala dinç olan , ailesiyle mutlu bir şekilde oturan, hayattan pek zevk
almayan bir insadır. Bir ambarda sayım memurudur.
ÜFTADE:
Ata’nın
karısıdır. Para düşkünü bir kadındır.
Biraz da cahildir.
AYŞEN:
Ata’nın
dayısının oğlunun kızıdır. Sarı saçlı ,
ince yapılı , sarı kaşlı , uzun kirpikli , tavşan gözü gibi kırmızıyı andıran
gözleri olan çok güzel bir kızdır. Süse ve hava atmaya çok düşkündür.
FERİDE:
Ata’nın kızıdır. Dolgun vücutlu , siyah saçlı
, uzun boylu , güzel bir kızdır.
ATIF:
Feride’nin
kocasıdır. Eğlence ve kadın düşkünüdür.
RÜŞTÜ:
Çok
zengin bir işadamının oğludur. Atletik vücutlu , kızlara düşkün ve eğlence
dünyasında tanınmış bir gençtir.
RÜVEYHA PAŞA:
Çok
zengin Mısırlı bir paşanın oğludur. Nil Nehri boyunca uzanan toprakların tek
sahibidir. Mısır’da sözü geçen biridir. Ayşen’in kocasıdır.
5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap
bence çok sürükleyici , özellikle Ayşen’in tasvirinin yapıldığı bölümler insanı
kitaba daha iyi bağlıyor. Kitapta bir sonraki bölümde ne olacağını tahmin etmek
çok zor oluyor. Çünkü kızın zevk düşkünlüğü ve şımarıklığı olaylarların
gidişini bir anda değiştiriyor.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA
BİLGİ:
1888 yılında Beylerbeyi’nde
doğan Refik Halid , 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu’dan İstanbul’a göçen
Karakayış ailesindendir. Galatasray Sultanisi ve Mekte-i Hukuk’da okuyan yazar
,meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır. Kısa sürede üne kavuşmuş
,Fecri Ati edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. Kirpi adıyla
taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Terakki hükümetince Anadolu’nun
çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş , Ancak 1. Dünya Savaşı’nın son
yılı İstanbul’a dönebilmiştir. Dönüşünde Robert Kolej’de öğretmenlik , Sabah
Gazetesi başyazarlığı , iki kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan yazar
Aydede adlı mizah dergisi de çıkarmıştır.
Bazı
siyasal davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar ,
Haleb’e yerleşerek Vahdet gazetesini çıkarmış , Hatay’ın Türkiye’ye
bağlanmasında yazları ve çalışmaları ile katkıları olmuştur.
1938’de
yurda dönen yazar , çeşitli dergi ve gazetedeki yazıları ve 20 kadar romanı ile
yaşamını sürdürmüştür.
18.07.1965
tarihinde İstanbul’da ölen yazar ; tekniği , dilinin güzelliği , taşlamalarının
inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış , Modern Türk Edebiyatı’nın
temel temel taşlarından biri olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder