Platon (Eflatun)
Yunan filozofudur. Sokrates'in öğrencilerindendir. Sokrates
ölüm cezasına çarpılınca (M.Ö. 399) Atina'dan ayrılan Platon (M.Ö. 429-347),
Mısır ve Güney İtalya'ya yolculuklar yaptıktan sonra Dionysos I'in
kayınbiraderi Dion tarafından Syrakusai'e çağrıldı. Bir süre sonra Atina'da
kendi felsefe okulunu (Akademia) kurup Dionysos I'in ölümünden (M.Ö. 367) sonra
yeniden Syrakusai'e giderek, Dionysos II'yi bir "düşünür-kral" olarak
yetiştirmeye çalıştı.
M.Ö. 361'de üçüncü kez Syrakusai'e gidip genç kralla
antlaşmazlığa düştüğü için kısa bir süre cezaevine kapatıldıktan sonra Atina'ya
döndü. Ölürken akademisini yeğenine bıraktı.
Platon'un yapıtları 35 söyleşiden (diyaloglar) oluşur. Platon,
matematik prensiplere hayrandı. O, diğer konuların da matematik prensiplere
dayandırılmasını istiyor, matematiğin bir kesinlik ölçüsü olduğuna inanıyordu.
Matematik, felsefe için bir giriş idi. O bakımdan Platon, Akademia'nın kapısına
"Geometri bilmeyen buradan içeri girmesin" diye yazdırmıştır.
Platon felsefesi, akılcılık ve spiritüalizmin temalarından
esinlenerek bu iki felsefe akımının bir tür bileşimini oluşturmuştur. Gerçeği
araştırmak için Sokrates'in soru yanıt yöntemini felsefenin bütün alanlarına
yayan Platon'a göre, anlaşılabilir bir dünyada idealar, gerçek varlığı
oluşturur; sezgilenen her şey, bu ideaların birer eksik ve değişken
yansımasıdır.
Platon, gerçekliği iki bölüme ayırmıştır. Birinci bölüm,
duyular dünyasıdır. Bu dünya hakkındaki yaklaşık ve mükemmel olmayan
bilgilerimizi, beş duyumuzu kullanarak edinebiliriz. Duyular dünyasındaki her
şey için "her şeyin değiştiği" ve hiç bir şeyin sonsuza dek var
olmadığı gerçeği geçerlidir. Duyular dünyasında hiç bir şey var değildir;
burada bir şeyler ortaya çıkar ve sonra ortadan kaybolur. İkinci bölüm idealar
dünyasıdır. Aklımızı kullanarak bu dünya hakkında kesin bilgilere ulaşabiliriz.
İdealar dünyası, duyularla algılanamaz. Buna karşılık idealar (ya da biçimler)
mutlak ve değişmezdir.
Platon, insanların ikiye ayrılmış yaratıklar olduğunu
düşünür. "Değişen" bir vücudumuz vardır. Vücudumuz, duyular dünyasına
bağımlıdır ve bu dünyadaki diğer şeylerin kaderini paylaşır. Tüm duyularımız
vücudumuza bağlıdır ve dolayısıyla güvenilmezdir. Ancak bizim bir de ölümsüz
bir ruhumuz vardır ki bu ruh, aklın yuvasıdır. Ruh, maddesel olmadığı için
idealar dünyasına girebilir. Platon daha da ileriye giderek, ruhun bir vücuda
yerleşmeden önce de var olduğunu ve ruhun önce idealar dünyasında var olduğunu
söylüyordu.
Platon'a göre anlaşılabilir dünyayı topluca kavramayı
sağlayan yüce bilgi, diyalektiktir. İdealar, birbirinden ayrı gerçeklikler
değil, aynı ile başkanın, bir ile çokun, son ile sonsuzun karışmasından oluşan
karışımlardır. Dolayısıyla, idea ve anlaşılabilir gerçek de birer karışımdır.
Platon'a göre insan vücudu üçe ayrılır: baş, göğüs ve
karın. Bu bölümlerin her biri ruhsal bir erdeme karşılık gelir. Baş akla, göğüs
isteme, karın da haz ya da arzuya karşılık gelir. Bu üç ruhsal yeti, bir ideale
ya da bir değere bağlanabilir. Akıl, bilgeliğe ulaşmaya çalışır; istek cesaret
gösterir; arzu da insanın ölçülü olması için denetlenir. İnsanın bu üç bölümü
bir bütün içerisinde hareket etmeye başladığı zaman uyumlu ya da
"bütünlüklü" bir insan ortaya çıkar.
Platon, "Devlet" adlı diyaloğunda "ideal
devlet"i anlatır. Burada anlatılan örnek bir devlet ya da
"ütopik" bir devlettir. Platon, bu devletin filozoflar tarafından
yönetilmesi gerektiğini söyler. Platon, tıpkı bir insan vücudu gibi yaratılmış
bir devlet düşünür. Bu devlet aynı şekilde üçe bölünmüştür. Vücudun
"başı", "göğsü" ve "karnı" olduğu gibi devletin
de yöneticileri, bekçileri (veya askerleri) ve ticaretle uğraşanları (bunlara
zanaatkârlar ve köylülerde dahildir) vardır. Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan
nasıl dengeli ve ılımlı ise, "adil" bir devlet de herkesin bütün
içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkar.
Platon'un felsefesinde genel olarak geçerli olduğu gibi,
onun devlet felsefesi de rasyonalizmden etkilenir. İyi bir devlet yaratmanın
yolu, bu devletin mantıkla yönetilmesinden geçer. Başın vücudu yönetmesi gibi
toplumu yönetenler de filozoflar olmalıdır.
Platon, kadınların da erkekler gibi yönetici
olabileceklerini söylüyordu. Bunun da nedeni, yöneticilerin siteyi yönetmesinin
tam da akılla mümkün olmasıydı. Kadınlar da erkekler gibi aynı mantığa sahipti.
Kadınları yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren
bir insana benzediğini söyler.
Platon, aile ve özel mülkiyeti de reddediyor, bunların
devleti yönetenler ve koruyanlar tarafından idare edilmesini savunuyordu.
Görüşleriyle Plotinus'u ve Hıristiyan din bilimcileri etkilemiş olan Platon'un
başlıca söyleşileri arasında Devlet, Şölen, Phaidon, Gorgias, Protagoras
sayılabilir.
Arkeolog Yusuf Sezgin'e bu çalışmasıyla sitemize bulunduğu katkıdan dolayı
teşekkür ederiz...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder